İngilizcenin yabancı dil olarak öğretiminde uzun zamandır etkili bir yaklaşım olarak değerlendirilen öz-düzenlemeli öğrenme, hem bilişsel hem de duyuşsal bileşenleri içeren ve öğrenci merkezli öğretim yöntemiyle ilgili geniş bir kavramdır. Öz-düzenlemeli öğrenmenin uygulanmasına yönelik kaynak tahsisi, öğrencileri yaşam boyu öğrenme zihniyetini geliştirmek için gerekli becerilerle donatmak, 21. yüzyılın karmaşıklıklarını etkili bir şekilde yönlendirmelerini ve hem gerçek dünya senaryolarının hem de profesyonel ortamların çok yönlü taleplerini başarıyla karşılamalarını sağlamak için çok önemlidir. Öğretmenler, öğrencilerin öğrenme sürecini kolaylaştırmada kilit paydaşlar olarak çok önemli bir rol oynamaktadır. Sınıflarında öz-düzenlemeli öğrenmeyi teşvik etme ve geliştirmedeki etkili konumlarının farkına varmaları zorunludur. İngilizce öğretmenlerinin bu konudaki bakış açılarını anlamak da bu durumda önem taşımaktadır. Bu amaçla yapılan çalışma tarama modelinde betimsel bir araştırma olarak tasarlanmıştır. Çalışma, Elazığ'da bulunan ortaokullarda görev yapan toplam 170 İngilizce öğretmenini kapsamaktadır. Araştırmanın bulguları, İngilizce öğretmenlerinin öz-düzenlemeli öğrenmeyi akademik başarıya ulaşmak için önemli ve vazgeçilmez bir faktör olarak algıladıklarını göstermiştir. Buna ek olarak, katılımcılar uygun eğitim ortamının öz-düzenlemeli öğrenmenin kolaylaştırılması ve geliştirilmesi üzerindeki önemli etkisini kabul etmişlerdir. İngilizce öğretmenleri, işbirliğinin öğrencilerin öz-düzenlemeli öğrenme becerileri üzerindeki olumlu etkisini de kabul etmişlerdir. Katılımcılar öğrencilerin yetenekleri konusunda endişelerini dile getirerek, öz-düzenli öğrenme stratejilerinin ortaöğretim kurumlarına dâhil edilmesinin uygulanabilirliği konusunda şüphe duymaktadır. Sonuçları katılımcıların demografik değişkenleriyle ilişkili olarak analiz edildiğinde, öğretmenlerin yaşları, öğretmenlik deneyimleri ve lisans eğitim alanları gibi faktörlerin öz-düzenlemeli öğrenmeye olan inançlarıyla ilişkili olarak istatistiksel olarak anlamlı bir yordama gücü sergilemediği keşfedilmiştir. Bununla birlikte, cinsiyet değişkeni açısından kayda değer bir farklılık gözlenmiştir; bu da kadın katılımcıların daha yüksek bir öz-düzenlemeli öğrenme algısına sahip olma eğiliminde olduklarını göstermektedir. Bu çalışmanın bulgularının, bu alana katkı sağlaması beklenmektedir.
Self-regulated learning (SRL) which has long been valued as an effective approach in English as a Foreign Language (EFL) is a broad term comprising both cognitive and affective components and concerning the notion of the learner-centred way of teaching. The allocation of resources towards the implementation of SRL is crucial in order to equip students with the necessary skills to cultivate a lifelong learning mindset, enabling them to effectively navigate the complexities of the 21st century and successfully address the multifaceted demands of both real-world scenarios and professional environments. Teachers play a crucial role as key stakeholders in facilitating students' learning process. It is imperative for them to recognize their influential position in fostering and cultivating SRL inside their classrooms. It is vital to comprehend the perspectives held by EFL educators in this regard. The study conducted for this aim is a descriptive research built within the survey model. The study comprised a total of 170 EFL teachers who were employed at secondary schools located in Elazığ. The findings of the research indicated that EFL instructors perceived SRL as a significant and indispensable factor for achieving academic excellence. In addition, the participants acknowledged the significant impact of the educational setting on the facilitation and cultivation of self-regulated learning. EFL instructors also acknowledged the favorable influence of collaboration on students' SRL abilities. One of the primary findings of this study is to the positive opinions held by Turkish English instructors towards SRL. Nevertheless, many educators exhibit doubt over the feasibility of incorporating SRL into secondary educational institutions, raising apprehensions about the capabilities of students. After conducting an analysis of the study's findings in relation to the demographic characteristics of the participants, it was determined that variables such as teachers' age, teaching experience, and undergraduate educational field did not demonstrate any statistically significant predictive ability with regards to their beliefs in SRL. However, a notable distinction was observed in terms of the gender variable, indicating that female participants tend to possess a higher perception of SRL. The results of this study are anticipated to provide a contribution to the current corpus of knowledge in this particular academic domain.