Author:
Abstract
Kimlik kavramı, sosyal bilimlerde üzerinde en çok durulan ve tartışılan kavramların başında gelir. Tarihi çok eskilere dayanan kimlik kavramı, özellikle 2. yy.ın ortalarında sosyal bilimlerin tartışma konusu haline gelmiştir. Sosyal bilimler açısından kimliğin daha çok psikolojik ve sosyolojik boyutları üzerinde durulmuştur. Özellikle de konu bütünlüğü açısından sosyolojik boyut daha ön planda olmuştur. Kimlik, tartışması her ne kadarda benlik, kişilik kavramlarının önceliğini gösterse de toplumsal bütünleşme açısından sosyal boyutu daha önemli bir yere sahiptir. Kimlik siyaseti, özellikle 1960’lardan sonra önemli bir yere sahip olan yeni toplumsal hareketlere dayanır. Bu bağlamda, çalışmamızın özünü oluşturan kimlik siyaseti olgusu üzerinde durulmaya çalışılmıştır. Kimlik siyaseti düşüncesi stratejik olarak ulus devlet karşısında konumlanmakta ve onu çok kültürlü sosyal sistemi tek-kültürlü homojen olan bir sisteme dönüştürme eğilimlerini beslemekle eleştirmektedir. Bu düşüncede ulus devlet, kabul edilebilir bir kategori değildir. Ulus devletlerde çok kültürlülüğün baskın olması ve değişikliğin devamlı vurgulanması, kutsanması, sosyal tümlüğün kendi özgüllüğünü kesinleştiren tikelliklere ayırmaktan başka bir işe yaramaz. Sosyal alanın ayrıştırılması ise, dışlayıcılığın ağır bastığı ve birleşme kapasitesi zayıflayan bir sosyal düzen demektir. Çağımızda siyasi topluluk hem kültürel hem de heterojen bir sistem üstüne oturmuştur. Modern toplumların kültürel heterojenliği yadsınamaz bir gerçektir. Ulus bakımından kimlik referansının ve onun çevresinde biçimlenmiş uyumlu sosyal örgütlenmenin hakiki yaşamda karşılığını bulmak zordur, fakat beraber, kimlik kargaşası içinde yaşayan toplumun kimlik siyasetinde aşırılığa kaçması da mümkündür. Çalışmamızı da oluşturan çok kültürlülük, bu siyasi kimliklerden sadece bir tanesidir. Çok kültürlülük, aslında post modern dönemin bir problemidir. Türkiye’de de bunun izleri çok açık şekilde görülmektedir. Çalışmamız da bu yönde hazırlanmıştır. Türkiye’deki çok kültürlülük meselesinin nasıl bir sorun olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır.
Keywords
Abstract
The concept of identity is one of the most emphasized and discussed science in social media. The concept of identity, which dates back to ancient times, became a subject of discussion in social sciences, especially in the 2nd century. In terms of social sciences, psychological and parenting characteristics are emphasized rather than security. In particular, the issue has been more prominent in the parent dimension from the perspective of the family. Although the discussion of identity shows the priority of self and personality traits, its social dimension has a more important place in terms of social integration. Identity politics is based on new social movements that have an important place especially after the 1960s. In this context, it has been tried to deal with the identity politics phenomenon, which forms the core of our study. Identity politics thinking is strategically positioned against the nation state and criticizes it for fostering tendencies to transform a multicultural social system into a mono-cultural homogeneous one. In this view, the nation state is not an acceptable category. The predominance of multiculturalism in nation-states and the constant emphasis and celebration of change can only serve to break down the social totality into particularities, which only serve to make its specificity more certain. Segregation of the social sphere means a social order that is dominated by exclusivism and whose capacity for cohesion is weakened. In our age, the political community is based on a system that is both cultural and heterogeneous. The cultural heterogeneity of modern societies is an undeniable fact. In terms of the nation, it is difficult to find a real life counterpart to the identity reference and the harmonious social organization shaped around it, but it is also possible for a society living in identity confusion to go to extremes in identity politics. After mentioning the importance of identity politics, which constitutes the problematic environment of the study, the relationship between identity and multiculturalism, which is accepted as a social phenomenon in Turkey, has been critically evaluated.