1258 yılında Bağdat’ın düşüşü ve son Abbâsî halifesi el-Müsta'sım’ın Hülâgû tarafından öldürülmesi, Müslümanlar nazarında diğer büyük şehirlerin insanlarına yapılan katliamlardan daha büyük bir manevi çöküntü yaratmıştır. O zamanda, öncesinde Abbâsîlerin uyruğu olan pek çok Hristiyan, Moğol istilasını kendilerini Müslüman idaresinden kurtaracak olan bir fırsat olarak nitelemişlerdir. Ancak günümüzün bazı araştırmacıları bunu öylesine abartmışlardır ki, Teslis’i hatırlatır şekilde, neredeyse Moğol çağının tüm olaylarını bu ittifak (Vatikan-Moğollar ve özellikle Ermeniler) ile açıklama yoluna gitmişlerdir. Ne var ki bu kusurlu bakış açısı dönemin olaylarına anlam vermeyi ve açıklamayı daha da güç hâle getirmektedir. Bu makalede, Hülâgû’nün Bağdat’ı işgali örneğinde, söz konusu algının değişmesinin gerekliliği ele alınacaktır.
The fall of Baghdad and the murder of the last Abbasid caliph al-Mustasim by Hülegü in 1258, had an even greater moral impact than the massacres of the inhabitants of other great cities in the eyes of Muslims. At that time, numerous Christians, earlier subjects of the Abbasids, used the Mongol invasions as an opportunity to free themselves from Muslim rule. But some of today’s researchers so exaggerated that almost all the events of the Mongol age, reminding Trinity, tried to make sense with this alliance (Vatican-Mongols and especially Armenians). However, this false point of view makes more difficult to understand and explain the events of the period. In this article, in the case of Hülegü’s invasion of Baghdad, it will be emphasized that the necessity of changing of the aforesaid perception.