Bir milletin ve devletin varlığını devam ettirebilmesi dilini koruması ve geliştirmesiyle mümkündür. Bu sebeple devletler belli dil politikalarına sahip olmalı ve bu politikalar ışığında çalışmalar yapmalıdır. Devletlerin yaptığı bu çalışmalar onları uluslararası alanda daha etkin kılacaktır. Dünyanın en kadim dillerinden olan Türkçe, Türk milletinin yıkılmaz iradesine dayalı olarak her dönemde varlığını sürdürmüştür. Ancak Türk dili üzerinde devlet nezdinde, Cumhuriyet dönemine kadar kayda değer büyük çalışmalar yapılmamıştır. Hatta bazı dönemlerde Türk dili ikinci planda kalmıştır. Cumhuriyet dönemi ile önceki dönemlerin dil anlayışı arasında bazı sadeleştirme çabaları hariç hiçbir bağ bulunmamaktadır. Cumhuriyet döneminde devletin dil ile ilgili hassasiyeti en üst dereceye çıkmış, Türkçenin dünya dilleri arasındaki hak ettiği değeri görmesi için özellikle 1930’lu yıllarda önemli çalışmalar yapılmıştır. Latin harfleri esasına dayalı Türk alfabesinin kabulü, Türk Dil Kurumunun kurulması, Anadolu ağızlarından yapılan derlemeler ve dil kurultayları bu çalışmaların en önemlileridir. Bunlar, Türkiye Türkçesinin gelişmesinin önünün açılması ve geçmişteki tıkanıklığın giderilmesi için bir dizi önlemleri içine alan kapsamlı dil çalışmalarıdır. Bu çalışmada, Cumhuriyet öncesi dil çalışmalarından kısaca söz edildikten sonra birinci elden kaynaklara dayandırılarak ayrıntılı bir şekilde alfabenin kabulü, I. II. III. Dil Kurultayı ile bu çalışmalarda alınan kararlar, öne sürülen tezler ve Güneş Dil Teorisi üzerinde durulmuştur.
Bu çalışmada, Cumhuriyet öncesi dil çalışmalarından kısaca söz edildikten sonra birinci elden kaynaklara dayandırılarak ayrıntılı bir şekilde alfabenin kabulü, I. II. III. Dil Kurultayı ile bu çalışmalarda alınan kararlar, öne sürülen tezler ve Güneş dil teorisi üzerinde durulmuştur.
The survival of a nation and a state is only possible by protecting and developing its language. For this reason, states should have certain language policies and carry out studies in the light of these policies. These studies carried out by states will make them more effective in the international arena. Turkish, one of the most ancient languages of the world, has maintained its existence in every period based on the indestructible will of the Turkish nation. However, no significant studies on the Turkish language were carried out by the state until the Republican period. In some periods, Turkish language even remained in the second plan. There is no connection between the language understanding of the Republican period and the previous periods, except for some simplification efforts. During the Republican period, the state's sensitivity to language reached the highest level, and important studies were carried out on Turkish, especially in the 1930s, in order for Turkish to see the value it deserves among the world languages. The adoption of the Turkish alphabet based on Latin letters, the establishment of the Turkish Language Institution, compilations of Anatolian dialects and language congresses are the most important of these studies. These are comprehensive language studies that include a series of measures to pave the way for the development of Türkiye Turkish and to eliminate the blockage in the past. In this study, after briefly mentioning the pre-Republican language studies, the adoption of the alphabet, the I. II. III. Language Congress, the decisions taken in these studies, the theses put forward and the Sun Language Theory are discussed in detail based on first-hand sources.